Yayınladığının ilk haftası 50.000 adet satan, ilk baskısını 2011 Aralık, ikinci baskısını 2012 Ocak ayında yapan kitap, ilginç adı ve iddialı önsözüyle, elinize alıp, evirip çevirdiğiniz anda sizi kendine hapsediyor. ''Dişi olmanın unutulan sırları'', ''Bereket Kadının Rahminden Doğar'', ''Gerçek Bir Kadın Çuval da Giyse Dişidir'' sloganları hangimizde ilgi uyandırmaz değil mi?
M.Ö 8000 yıllarındaki paylaşımcı, affedici,şefkatli, koruyucu, dönüştürücü anaerkil toplumun düzeninden başlayıp, Aryan Irkının getirdiği ataerkil toplum düzenine geçiş; Yahudilik, hristiyanlık ve islamiyetin sırasıyla nasıl ortaya çıktığı, toplum düzenine nasıl bir etki yaptığı yalın ve akıcı bir dille anlatılmış.
Farklı bakış açıları, farklı yaşam tarzlarına sahip ebeveynlerle büyüyen küçük kızların, yetişkin birer kadın olduklarında, bilinçaltında saklanan korkularını, çekim yasası gereği ilişkilerine taşıdıkları gerçeği ne kadar ilginç değil mi? Örneğin babası alkolik olan ve alkol alan erkeklere karşı korku ve nefret duyan bir kız çocuğunun, ileride yine alkol bağımlısı bir eş ya da sevgili seçmesi; annesi şiddet gören bir kızın, yetişkin bir birey olduğunda şiddete meyilli bir eş seçmesi... Bilinçaltımızı temizlemediğimiz sürece, korktuğumuz hep başımıza gelecek. Hayal ettiğimiz gibi bir ilişki yaşamak için, işe bilinçaltımızı temizlemekle başlayacağız. Bunun için kitapta bazı tekniklerden bahsedilmiş. Ne zaman ki korkularımızdan arınacağız, işte o zaman kendimizin tutsağı olmaktan kurtulacağız. Örneğin bilinçaltımızdaki kaybetme ve yalnız kalma korkumuz olmasa, kendini çeken bir erkeğin, bir süre sonra geri geleceğini biliyor olsak ve korkusuzca onu serbest bırakıp sabırla dönmesini beklesek tıpkı gerilen bir lastik gibi erkek esneyecek ve bize geri gelecektir. Bununla ilgili ilginç bir de tespit dikkatimi çekti kitapta; erkeğin yaşı ne kadar büyük ise geri dönüş süresi o kadar uzun olur diyor bilinçaltı uzmanı Seda Diker...
Saldırgan bir kişiliğe sahip olduğumdan, en çok şu sözleri aklımda kalacak yazarın, bayıldım :))
Size saldırana saldırmayın. Eski bildiğiniz yöntemleri uygulamayın. Öfkelenmeyin. Savaşmayın. Saldırmayın. Küsmeyin. Kırılmayın. Kabahati kendinizde aramayın.
Peki saldırana cevap vermezsek, sessiz mi kalacağız? HAYIR. O zaman da DEĞERSİZLİK duygusuna kapılırız.
Bize saldırı geldiğinde, DUYGUSUZCA, yani acıma, öfke, korku, suçluluk, küsme, panik ile değil, sadece karşımızdakinin bu saldırıyı kendi korkusuyla yaptığını algılamalıyız. Bu, bizim de onun karanlığının girdabına çekilmemizi engelleyecektir. Korkular bulaşıcıdır. Onun korkusunu görüp, kendimizi soyutlamalıyız.
Ki, saldırıları bir duvara çarpsın...
Benim içimde korku uyandırmasın...
Hızla koşup duvara toslasanız ne olurdu? Duvar size saldırıda bulunmazsa, çarpış hızınız kadar yara alırsınız, öyle değil mi?
Okurken elimde renkli bir kalem, önemli bulduğum, beğendiğim satırların altını çizerek işaretlerim...Şuan mevzu bahis kitabımın sayfaları çizik içinde diyebilirim :) Evli, bekar her kesimden kadına, hatta erkeklere hitap eden son derece dolu bir kitap, mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder